Başbakan'ın Kürtaj Hamlesi



Bildiğiniz üzre Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz günlerde kürtaj konusuna değinerek öyle bir hamle ile gündemi kündeye getirdi ki , cümle vatandaş dahil hepimiz ne olduğumuzu şaşırdık , Uludere’de Türk Silahlı Kuvvetlerimizin gerçekleştirdiği operasyonla etkisiz hale getirilen 34 kişinin durumunu konuşurken bir anda kendimizi yalnızca kadınları değil tüm insanlığı ilgilendiren kürtaj konusunun ortasında bulduk.
Başbakan yine amacına ulaşmış , yine tam eleştiri oklarının hedefi haline gelmişken gündemi değiştirerek bir anda kendisine kürtajı ve dolayısıyla kadınları kalkan etmeye çalışmıştır. Her durumda dini siyasete alet eden , her durumda ilmihal bilgisini konuşturan sayın başbakanımız yine dinimiz tarafından hükümleri belli olan bir konuyu gündeme getirmiş ancak gündeme getirdiği konu , değiştirmeye çalıştığı konudan daha tehlikeli bir hal almıştır.
Çünkü etrafımda AKP sempatizanlığından çok Tayyip kalpazanlığına soyunan kişiler dahi ‘’ kürtaj ne alaka’’ diyorlar.

Başbakanımızın bu konudaki hassasiyetinin samimiyetine inanıyor olsam takdir edeceğim ancak yine belden aşağı vurarak , yine dini siyasete alet ederek bir şeyler elde etmeye çalışıyor. Hazır başbakanımız bu konuyu gündeme getirmişken , bakalım dinimiz bu konuda ne diyor…
Kürtaj , hamilelikte tıbbi müdahale ile anne karnında bulunan ceninin(bebek) alınmasıdır. Anlam ve mana olarak bu olsa da milletimiz arasında çocuk aldırmak anlamına gelmektedir.
Dinimize göre özürsüz bir şekilde çocuk aldırmak yani kürtaj yaptırmak yasaktır. Hele hele fakirlikten korkarak Allah’ın(c.c.) bahşettiği bir bebeği aldırmak daha büyük günahtır. Zira Cenab-ı Hakk tüm yarattıklarının rızkına Rezzâk sıfatı ile kefil olmuştur.
Peki dinimize göre özür hali nedir?
Bir çok İslam alimi bazı özel durumlarda kürtaja ruhsat vermişlerdir. Örneğin annenin yada süt emen başka bir çocuğun ölümüne sebebiyet vereceği bir hastalığı var ise bu bebeği aldırmak caizdir.
Kütübü Sitte’de yer alan bir hadis-i şerif bir çok alim için bu konuda rehber olmuştur. O hadis-i şerfite şöyle buyrulur ‘’İnsan anne karnında 40 gün nutfe(sperm) 40 gün aleka(embriyo) 40 günde et parçası olarak kalır , bundan sonra ruh verilir.’’ Bu hadis-i şerif’e göre bir çok İslam alimi 1 aydan 4 aya kadar özür halinde kürtaja müsaade etmişlerdir. Yani anlaşıldığı üzre 4 aya kadar özür durumu varsa çocuk alınabiliyor ancak 4 aydan sonra özür olsa dahi o çocuk aldırlamıyor.
Sadece kürtaj olarak değil , ilaç ile yada başka yöntemlerle de çocuğu düşürmek suretiyle öldürmekte kürtaja sebebiyet verir ki bu daha büyük bir günahtır , çocuğun haklarına riayet etmemektir.
Dinimizde bir başka özür ise doğacak çocuğun İslam terbiyesi üzerine yetiştirilemeyeceği endişesinin olmasıdır. Diyelim ki zulüm altındasınız , doğacak çocuğunuz elinizden alınıp , islama uygun olmayan bir hayat tarzına göre terbiye edilecek , belki Allah’ı tanımayacak ve hatta Allah’a şirk koşacak… böyle bir hal içerisinde İslam alimleri bunun bir özür olduğunu yine 4 aydan evvel böyle bir durumda çocuğun aldırılmasını caiz görmüşlerdir.

Demek ki çocuğu aldırabilmek için , kürtaj yaptırabilmek için üç şart gerekiyor.
1.Şart çocuğun 4 aylıktan küçük olması,
2. Şart anne ve süt emen diğer bebeğin hayatını tehlikeye atması ,
3.İslami terbiyeye göre yetiştirememe endişesi…
  Burada şöyle bir izahat yapmakta fayda vardır. İçinizden anne ve hali hazırda süt emen diğer çocuğun hayatı nasıl tehlikede olabilir diyebilirsiniz. Diyelim ki annenin hamilelikten ötürü sütü kesilirse ve bu süt kesilmesinden ötürü diğer bebek açlık ile ölüme itilirse , bir sebepten ötürü normal mama,süt gibi şeyler alınamazsa emen bebeğin hayatı tehlikeye girebilir. Annenin hayatını tehlikeye sokmak ise , ikinci bir doğumu anne bedeni kaldıramayacak durumdaysa , tıbbi sonuçlar bu bebeği doğurur ancak ölür teşhisi koydularsa bu da bir özür olur.
Sonuç itibari ile özürlü durumlarda 4 aydan küçük olan çocuk aldırlabilir.
Fakirlikten korkup bebeğin bakımını sağlayamayacağı için kürtaj yaptırmak caiz değildir , bebeği öldürmektir. Zira Kur’an-ı Kerim’in En’am suresinin 151. Ayeti kerimesinde ‘’ fakirlikten korkup çocuklarınızı öldürmeyiniz’’ buyrulmaktadır.
Şimdi dini hükümlere göre hareket edeceksek yada daha doğrusu sayın başbakanın tavrı ile dini siyasete alet edeceksek o halde hakkıyla fetvalara ve kurallara göre hareket edelim. Eyvallah diyelim , eğer yukarıdaki hükümlere uyulmadığı halde yine de kişi çocuk aldıracaksa bu onun problemi çünkü kişi bu günahı yüklenir ve cezası ne işe samanı gelince çeker. Bu durum şuna benzemektedir. İçkinin haram olduğunu biliyoruz o halde devlet ne den içki satışı yapıyor. Zinanın haram olduğunu biliyoruz o halde neden devletin genel evleri var. Faizin haram olduğunu biliyoruz o halde neden devletin bankaları var. Eğer bir konuda dini hükümlere göre karar verilecekse oturup önce en baştan başalayacağız. Kişiler işledikleri günahlardan kendileri sorumludurlar.
Devletimiz bir kampanya başlatıp , kürtajın hangi durumlarda dinimize uygun , hangi durumdalar dinimize aykırıdır bunları anlatan bir hizmet sunabilir.
Kürtajı yasaklamanız demek , merdiven altında gayrı meşru şekillerde kürtajın yapılması ve durumda da anne hayatının tehlikeye atılmasına sebep olursunuz.
Bu konuda başka bir fetvada , ‘’ eğer ki çocuk doğum esnasında annenin hayatını tehlikeye atacak ve yaşamına son verecekse anne karnında ki bebek anne hayatına göre yarım hayat sayılır , tam bir hayat (anne hayatı) yarım bir hayata (anne karnındaki bebek) feda edilemez.’’

Bu durumda kürtajı yasaklayarak , sağlıksız ortamlarda annenin mikrop ve hastalık kapabileceği durumlarda kürtaj yapmasına sebep olmakta yarım bir hayatı tam bir hayata feda etmektir.
Dinimizin bu konudaki hükümleri bellidir.
Peki tecavüze uğramış bir kadın ne yapacak , yine hadis-i şerif ışığında bu konuyu değerlendirecek. Tecavüze uğramış bir kadın , 120 günden önce çocuğu aldırabilir çünkü bir çok alime göre 120 güne kadar ruh üflenmediği için tam canlı sayılmaz ve özür halinde çocuk aldırılabilir diyorlar. Günümüz şartlarında 120 günden önce hamilelik çok kolay bir şekilde anlaşılabilmektedir o halde tecavüzde kadının rızası dışında olduğuna göre bir özürdür ve sonraki yaşamı boyunca doğacak çocuk annenin psikolojij yapısını olumsuz etkileyeceğini de düşünürsek tecavüze uğrayıp hamile kamış bir kadının 120 günden önce çocuğu aldırması caiz olur ancak 120 gün geçmişse artık tecavüzden de olmuş olsa o çocuk aldırılmaz.
Dinimizin bu konudaki hükümleri bellidir. İnsanlara bu hükümleri öğretirsiniz , dini hükümlere göre yaşamasını tembih edersiniz uyar yada uymaz onların bileceği iştir. Dini hükümlere uyanlar saadete uymayanlar azaba mashar olurlar.
Başbakan’ı tebrik ediyorum…
Vural Egemen SARIGÖZ
05/06/2012

ileri
« Prev Post
YENİ VE ÖNCEKİ KONULAR
ileri Post »
Thanks for your comment