Evlad-ı Resul Ahmet Arvasi'yi Minnetle Anıyorum.


Evlad-ı Resul diyerek başladım çünkü Ahmet Arvasi her şeyden önce Alemlerin Efendisi Hz.Muhammed(s.a.v) Efendimizin soyundan gelen bir Seyyid'dir. Daha sonra bir Türk Milliyetçisi ve son olarak kıyamete kadar var olacak bir davanın Ülkücü'südür.  Kısaca Ülkücü Müslüman Türk Milliyetçisi Seyyid Ahmet Arvasi'dir. Doğu olanlara kürt diyorsak bu gün bazı kürtlerin feryat figan Kürtçülük yapması beyhudedir. Zira Seyyid Ahmet Arvasi Ağrı'nın DoğuBeyazıt ilçesinde doğmuş kendi deyimiyle , ''Arap asıllı bir Kürdüm ama kıyamete kadar Türk Milliyetçisiyim'' demiştir.

Bu gün Seyyid Ahmet Arvasi'nin Hakk'a varışının sene-i devriyesidir. Bu vesile ile ona bir kez daha Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum. Mekanı cennet , komşusu Resul-ü Ekrem(s.a.v) EFendimiz olsun.

Memleketin çeşitli il ve ilçelerin de öğretmenlik yapan Seyyid'imiz , Siyasi düşüncüleri yüzünden sürgün edilmiş daha sonra zorla emekli olması sağlanmıştır. Emekli olduktan sonra fikirlerini kitaplaştırmaya başlayan Arvasi , tutuklanarak ceza evine konmuştur. Bazılarına göre Başbuğ Alparslan Türkeş ile aynı koğuşta bazılarına göre yan yana koğuşlarda yatmaktaydılar. Seyyid'imiz , burada ilk kalp krizini geçirdi. O anı Rahmetli , cennet mekan Başbuğumuz Alparslan Türkeş şöyle aktarmaktadır. 

“…tutukevinde geçirdiği kalp rahatsızlığı dolayısıyla Ankara Mevki Hastanesi’ne kaldırıldı. O gün daha dün gibi hatırımdadır. Görevliler kendisini hastaneye gitmesi için aşağıya indirdiler. Biz, yukarıda kalmıştık. Odamın penceresinden dış kapının açıldığı merdivenleri görebiliyordum. Arvasî hocamızı hastaneye götürecek cankurtaran henüz gelmemişti. Ayakta bekleyecek hâli yoktu. Bitkin bir vaziyette taş merdivenlere oturarak cankurtaranın gelmesini bekledi. Yukarıdan askere seslendim. Bir binbaşı çıktı. Kendisine Arvasî Bey’in rahatsız olduğunu, bir sandalye getirilmesi için emir buyrulmasını rica ettim. Bu ricamdan sonra sandalye getirdiler. Daha sonra cankurtaran geldi ve uzaktan birbirimize el sallayarak ayrıldık, vedâlaştık…” Bu tarihten sonra da inandığı ve uğruna başını koyduğu Türk-İslâm dâvâsını milletine anlatmayı sürdüren Seyyid Ahmed Arvasî, 31 Aralık 1988 tarihinde, daktilosunun başında iken Hakk’a yürüdü.

Türk-İslam Ülküsü isimli kitabı ile Ülkücü Türk Milliyetçisi milyonlarca Türk Gencine rehber ve önder olmuştur. Şu veciz sözü  bu gün Milliyetçiliği öcü gibi gösteren , Türk Milliyetçiliğini Türk olanlara has gibi gösterenlere kapak olsun. 


Seyyid, dolayısıyla Arap asıllı olan S. Ahmet Arvasi’nin neden Türk milliyetçisi olduğu hep merak konusu olmuştur. Bize göre bu ülküyü şekillendiren en önemli faktör, ailesinden gelen asalettir. Eski Van mebusu İbrahim Arvas, Tarihi Hakikatler (Ankara 1964) adlı eserinde bir olaydan bahseder:

Osmanlı’nın dağılma döneminde müridleriyle birlikte Suriye üzerinden Hacc’a giden Abdülhakim Arvasi’ye (N. Fazıl’ın üstadı) oranın ileri gelenleri kendisine medrese yaptırarak her türlü imkanı sağlayacaklarını taahhüt ederek Arabistan’da kalmasını istemişlerdi. “Osmanlı zaten öldü, Türk diye bir şey kalmamıştır.” denilince Abdülhakim Arvasi sinirlenip yerinden kalkmış “Dünyada iki Türk kalsa biri benim!” diyerek meclisi terk etmiştir. 

S. Ahmet Arvasi kendisine bu yönde sorulan bir soruya cevaben şunu söyler: “Ben Afrika’da bir kabileye mensup olarak doğmuş olsaydım yine Türk milliyetçisi olurdum.”


Arvasi’nin şu sözlerine iyice kulak vermek gerek: : “Ben, İslam iman ve ahlakına göre yaşamayı en büyük saadet bilen, büyük Türk milletini iki cihanda aziz ve mesut görmek isteyen ve böylece İslamı gaye edinen Türk milliyetçiliği şuuruna sahibim. Benim milliyetçilik anlayışımda asla ırkçılığa, dar bölgeciliğe ve dar kavmiyet şuuruna yer yoktur. İster azınlıktan gelsin ister çoğunluktan gelsin her türlü ırkçılığa karşıyım. Bunun yanında şanlı Peygamberimizin “Kişi kavmini sevmekle suçlandırılamaz”, “Kavminin efendisi kavmine hizmet edendir.” ve “Vatan sevgisi imandandır.” tarzında ortaya koydukları yüce prensiplere bağlıyım.”

Arvasi Türk milliyetçiliğini de şöyle tanımlar: “Milliyetçilik, bir milletin kendini ekonomik, kültürel, sosyal, politik yönden güçlendirmesi ve başka millet ve gruplara sömürtmeme çabasıdır. Bu bakımdan milliyetçilik meşru bir hak ve şuurdur.”. 

“Türk milliyetçiliği İslam iman ve şuuru içinde yücelmeyi gaye edinen ve Türk’ün mutluluğunu burada arayan bir harekettir.”

“Türk milliyetçiliği sadece bir aydın zümre hareketi değildir. Bütün nesil, dilim ve tabakaları ile Türk milletini kucaklayan bir fikir ve harekettir. Onun programı, çağdaş Türk – İslam ülküsünü, sosyal, kültürel, ekonomik ve politik yönleri ile gerçekleştirmektir. Büyük ve güçlü Türk devletini gerçekleştirme iradesini daima ayakta tutmaktır.”

Mekanı cennet , ruhu şad olsun..

Vural Egemen Sarıgöz
31.12.2012


ileri
« Prev Post
YENİ VE ÖNCEKİ KONULAR
ileri Post »
Thanks for your comment